Meyve fidanı dikildiğinde hemen büyümez. Birkaç yıl aynı boyda kalır. Bütün gücüyle kök salmaya çalışır. Bu başı zor sonrası kolay olan bir yolculuktur. Ne kadar az sulanırsa, toprağın altındaki neme, suya ulaşmak için o kadar mücadele eder. Köklerini derinlere doğru salar. Her derine iniş onu toprağa daha iyi tutunur hale getirir. Biraz geç büyür ama çok lezzetli meyvesi olur. Zamanla kökleri yer altındaki suya ulaşır. Yağmur yağmasa da sulanmasa da sorun yoktur. Artık kendi suyuna ulaşmıştır. Köklerinin derinliği rüzgarda fırtınada onu ayakta tutar. Her rüzgâr, fırtına onu salladıkça zorlar ama toprağa daha iyi tutunur hale gelir. Toprakla olan bağını sağlamlaştırır. Ayakta kalması için dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymaz. Dolayısıyla bağımlılığı da yoktur. Her fırtınadan daha da güçlenerek çıkar. Güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen, lezzetli meyvesi olan bir ağaç haline gelir.
Bir meyve fidanı dikildikten sonra sık sık sulanırsa kökleri suya hazır ulaştığı için kökleşme ihtiyacı hissetmez. Su hazır verilirse neden kendini zora soksun ki… Bu başı kolay sonrası zorluk olan bir yolculuktur. Gücünü büyümeye verir ama kökleşemez. Çabuk büyür, gövdesi güzeldir. Çabuk meyve verir ama meyvesi olgunlaşmadan önce yere dökülür. Suya hazır ulaştığı için meyvesi de çok lezzetli olmaz. Zayıf kök, uzun gövde hayliyle küçük rüzgarlarda çok sallanır. Küçük rüzgâr onun için büyük problemdir. Onu çok yorar. Rüzgârın gücü arttıkça yaşadığı zorlukta artar. Yıkılmaması için hem desteğe ihtiyacı vardır hem de sulanmaya. Dolayısıyla destek verildiği sürece ayakta kalır. Fırtınada çok dayanamaz ve devrilir. Devrildiğinde toprakla bağının kesildiği yer kökünün de en zayıf olduğu yerdir.
Bir insan da imkân olmasına rağmen ne kadar az imkân verilirse o kadar kökleşir. O imkana ulaşmak için mücadele etmek zorunda kalır. Zamanla o imkana ulaşır hale gelmeye başlar. Başta çok az kazanır. Sonra biraz daha fazla… Sonra biraz daha fazla… Zamanla kendi suyuna ulaşır. Başı zorlu sonrası kolay olan bir yolculuktur. Ayakta kalması için dışarıdan bir desteğe ihtiyacı yoktur artık. Dolayısıyla bağımlılığı da yoktur. Kökleştiği için zorluklarda yıkılmaz. Kendi işini bulan, evini, arabasını alan, düğününü yapan biri haline gelir.
Bir insan da ne kadar çok imkânla yetişirse o kadar az kökleşir. Hazır
verildiği için her şey, o marifete
ulaşmak için kendini zorlamaz. O imkana
o kadar bağımlı hale gelir, hızlı
büyür ama gelişemez. Ayakta kalabilmesi için hep desteğe ihtiyacı vardır.
Birilerinin işini bulması, evini, arabasını alması gerekir. Dışarıdan destek gelmediğinde
büyük kriz yaşar. Hayatta karşılaştığı her rüzgâr onu çok yorar. En ufak
zorlukta işini bırakmak ister. Evliyse zorluk gördüğünde hemen boşanmak ister.
İstediği olmadığında kolay vazgeçebilir.
Rüzgârdan kaçtıkça, fırtına çıkar karşısına. Kökleşemediği için karşılaştığı problemlere de çok dayanamaz ve her
zorluk da çabuk yıkılır.
Bir işyeri de büyümeye ve
para kazanmaya değil de müşteri kazanmaya çalışırsa, o kadar kökleşir. Kazanma
çabası ihtiyacı bulma ve hizmet edebilme
konusunda güçlendirir. Aynı zamanda müşterileriyle arasındaki bağ da güçlenir. Her memnun ayrılan müşteri
başkasını doğurur. Artık müşteriler o iş
yerini çevirir hale gelir. Dışarıdan destek almasına gerek yoktur. Artık kendi
suyuna ulaşmıştır. Zamanla yaptığı işe müşteriler fazla gelir. Büyümek zorunda
bırakılır. Kökleştiği için ekonomik krizlerde sallanır ama yıkılmaz.
Bir işyeri de hemen imkanla büyümeye, kazanmaya çalışırsa
kökleşemez. Büyüdüğü o imkana
bağımlı hale gelir. Borç alıp hemen büyürse devamlılığı için hep borç almaya
ihtiyaç duyar. Maliyetler, giderler artar ama satış yeterli olmaz… İhtiyaca değil satışa konsantrasyon
artar. Bu müşteri kazanma değil, satış yapma çabasını da beraberinde getirir. Onu
besleyecek olan bağlar zayıf kalır.
Reklamlar, kampanyalar… Ayakta kalması için hep bir desteğe ihtiyacı vardır.
Kökleşmeden büyüdüğü için güçlü bir
rekabette veya ekonomik krizde ayakta kalamaz.
Eskiden evlilikte insanlar birçok
eksiklik başlardı. Bir şey alınacaksa önce para biriktirilirdi. O birikirken
birçok şeyden de vazgeçilirdi. Para
biriktirilirken beraber sabredilir, beraber
hüzünlenir, beraber sevinilirdi. Beraber verilen her mücadeleyle evlilik
kökleşir arada ki bağlar
kuvvetlenirdi. Ev, araba çok sonraki yıllarda alınabilirdi. Baştaki zorluklar
yavaş yavaş yerini ferahlığa bırakırdı. İmkanlar
iyileşir, zamanla o imkana varılırdı.
Kendi suyuna ulaşırdı. Köklü geliştiği için, problemlerde kavgada yıkılmaz, her baskıdan sonra daha sıkı bağlarla
bağlanırdı.
Hani eşine sormuştu ya
-
Beni
nasıl seviyorsun?
O da demişti;
-
Kördüğüm
gibi…
O
bağlar kördüğüme dönüşürdü. Öyle kolay çözülemezdi.
Beraber
sabretmeden, bir şeylerden vazgeçmeden, zorlanmadan her şey
tastamam başlamış bir evlilik… Varılması gereken yerde başlamış. Hep dışarıdan
sulanmış. Kökleşememiş… Başlarda ki
kolaylık yavaş yavaş kendini zorluğa bırakır. Küçük problemler zamanla büyük problem
haline gelir. Küçük tartışmalar büyük kavgalara dönüşür. Her kavgada, küslükte
hep birilerinin desteğiyle tekrar bir araya gelinir. Bu da ancak bir sonraki probleme kadar idare eder. Kendi suyuna
ulaşamamıştır, hep soyut, somut desteğe ihtiyaç duyulur. Rüzgarlar artık
fırtınaya döndüğünde kökleşemediği için çok dayanamaz ve o evlilikte yıkılmak
zorunda kalır.
Bir şey büyüdükçe problemleri de büyür. Kökleşmeden büyüyen ağaçta, insanda, şirkette, evlilikte, devlette problemlerin getirdiği baskıda dayanamaz ve yıkılması kaçınılmaz olur.
Büyürken doğru stratejiler ile büyümek gerekir. Bu stratejiler hayatın içinde yer alır ama görünür kılmak gerekir. Görünür kılmak için deneyim transferi en konforlu yoldur. Deneyimsel tasarım öğretisi verdiği seminerler ile bu bilgilere ulaşmayı kolaylaştırır. Daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
17 Yorumlar
Tekrar tekrar okudum. Elinize sağlık, çok başarılı bir yazı olmuş. Çok sade ve anlaşılır yazılmış. Günümüzde hepimiz az emek harcayıp çok şey elde etmek istiyoruz. Bu da elde ettiklerimizin bize olan temasını azaltıyor. Sahip olduklarımızdan keyif alamıyoruz. Hep başkasının imkanlarında gözümüz oluyor. Daha çok çalışıp daha fazlasını elde etmek yerine aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyen mutsuz insanlar olduk. :(
YanıtlaSilKökleşenlerden olabilmek nasip olsun dilerim inşALLAH. RABBİM ilminizi arttırsın.
YanıtlaSilYanlış köklerimizden nasıl kurtulacağız? Onu da yazar mısınız?
YanıtlaSilBir ağaç yanlış kökünden kurtulmaya çalışmaz. Durmadan yeni kök üretir ve ihtiyacına ulaşmaya çalışır. Eskiyen, bozulan çürük kök ise kendiliğinden toprakta yok olur gider. Bizlerin de bir işi bitirince yenisine sarılması gerekiyor. Suya ulaşma umuduyla hep köklenmemiz lazım... sevgiler...
SilHer örnekte farklı ve derin anlamlar var. İnanılmaz bir kalem. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEvet bası çok zorsa mutlaka sonu kolay solacak.
YanıtlaSilKökleşmek hedefine uygun kökleşmek çok önemli..
Hayatın içinde, ilişkilerimizde, ticaretimizde, ailemizde kökleşmenin anlamını anlatan çok faydalı bir yazı olmuş. Keyifle okudum çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilZor olandan hep kaçmak isteriz istemsiz
YanıtlaSilHalbuki bize level atlatacağını bizi yukarı çıkaracağını bilsek, işlerin ne kadar değişeceğini tahmin bile edemeyiz
Elinize sağlık :)
YanıtlaSilEskiden imkan sağlamak marifetti, simdi o imkanları ayarında verebilmek.
YanıtlaSilBasi zor olani secmeyip, kolay olana insanin yonelmesi ne kadar zor bir duruma kapi aciyor aslinda. Elinize saglik.
YanıtlaSilOkuması kolay uygulaması zor ve getirisi fazla olan bir strateji... Emeğinize sağlık
YanıtlaSilBuralardan hayatın hemen hemen her alanından ne güzel stratejiler çıkıyor, umarız o stratejiler uygulabiliriz
YanıtlaSilElinize sağlık, iyi ki okudum
YanıtlaSilHayatın içinde imkanları arttırarak ilerleyeceğimizi, mutlu ve başarılı olacağımızı zannediyoruz. Halbuki imkan eksikliği insanı marifetli ve başarılı yapıyor. Elinize sağlık çok sade ve net şekilde anlattığınız için.
YanıtlaSilHayatın gerçeğini anlatan çok güzel bir yazı olmuş. İnsanların kolay ulaştığı elde edilenlerin kıymeti olmuyor.
YanıtlaSilBir bilgi ki onu her yerde kullanip hayrini görebiliyorsun, ne mutlu yazana, okuyana, anlayana...
YanıtlaSil