PROBLEM NEREDE?

Meltem henüz lise öğrencisiydi. Okul döneminde bir tuhafiyede çalışarak staj yapıyordu. Staj için girdiği tuhafiyede okul bittikten sonra bir süre daha çalıştı. O işte memnun olmadığı için başka bir iş buldu. Yeni işine başlarken ömrünün yirmi beş senesini burada geçireceğini bilmiyordu.

Bu işte ödeyemeyeceği bir borcun altına gireceğini bilse yine de geçer miydi? Problem bu iş yerine geçmesi miydi? Yoksa 16 yaşında çalışmaya başlamış olması mı?

İşyerinde işler uzunca süre yolundaydı. İşe başlayalı on yılı geçmişti bile. Patronu ile çok iyi bir ilişkisi vardı. Herkesten çok patronuna güveniyor, onu kendisine model olarak görüyordu. Bir yıl sonra eşiyle tanıştı. Eşi Haldun’un işi ağır bir işti, vücudu artık bu işi yapmasına müsaade etmiyordu. Haldun da Meltem ile aynı iş yerinde çalışmaya başladı. Her şey yolundaydı. Çalıştıkları mağaza bir süre sonra bulundukları şehirde en büyük ayakkabı mağazası oldu.

  

Meltem ve ailesi küçük bir şehrin merkezinde yaşıyorlardı. Bu şehirde üniversite yoktu. Liseden sonra herkes çocuklarını okuması için şehir dışına gönderirdi. Yaz tatillerinde de şehir hareketlenir ve ticaretle uğraşanlar satışlarını arttırırdı. Yakın zamanda bu şehirde bir üniversite açılacağı haberi geldi. Bu haber ticaretle uğraşan tüm insanlar gibi onları da heyecanlandırmıştı. Patronları üniversite açılmasını bir fırsat olarak gördü ve bunu en iyi şekilde değerlendirmek istedi. Öğrenciler için yurt yapma fikri aklına yatmıştı. Yurt inşaatına dört ortak ile başladılar. İki ortak çeşitli sebeplerden dolayı ortaklıktan ayrıldılar. Artık tüm yük iki ortağa kalmıştı. Bir yerine üç yurt inşaatına aynı anda başlamışlardı. Üç inşaatın masrafları çok fazlaydı. Ayakkabı mağazasından kazanılan paranın tamamı yurt inşaatına gidiyordu. 

Problem yurt inşaatına başlamış olmaları mıydı? Yoksa ayakkabı mağazasının yeteri kadar kazanmaması mı?

Bir süre sonra inşaat borçlarını ödeyemediler. Artık ayakkabı mağazası bile kendi kendine yetemiyordu. Patronları son çare olarak etrafındaki tanıdıklarına borçlandı. Yıllarca borçlandıktan sonra ödenmeyen borçlardan dolayı ticarette kendi ismini kullanamaz hale geldi. 

Problem etrafında borç alacak kimsesinin kalmaması mıydı?

"İflas döneminde ne esnaflık, ne zanaatkarlık, ne mühendislik kalır. İflas döneminde herkes finansçıdır.” İflas döneminde insanlar işini nasıl daha iyi ve kaliteli yapabileceğine değil, borcunu nereden ödeyebileceğine odaklanır. Çekim yazılmasın diye yüz liraya mal ettiği ayakkabıyı yetmiş liraya satabilir. 

Peki, eksi otuz lira kazanırken borç kaç yılda ödenebilir?

Peki, çözüm nerede? 

Bu kadar borcu nasıl ödeyeceklerdi? 

İnsan borçlandığında hep aklına işini büyütmek gelir. Bu kadar borç küçülerek nasıl ödenecek diye düşünür ama çözüm hep zıddında gizlidir. Yanlış hamleler ile yapılan büyük borçlar, doğru küçük adımlar atarak ödenir.

Patronları daha fazla imkân bulabilmek için çareyi dükkânı Haldun’un üzerine yapmakta buldu. Meltem ve Haldun patronlarına o kadar çok güveniyorlardı ki ondan zarar gelmeyeceğini düşünüyorlardı. Ancak patronları aynı hatalara devam ederek Haldun’u da borçlandırdı. Patronları yine kendi bildiği ile ilerliyor, yapılan hatalardan deneyim çıkarmıyorlardı. Haldun’un üzerinden aldığı borçlar kendi borcunu ödemeye yetmeyince Meltem’de borçlandı. Ama bu, tüm borçları ödemeye yetmedi. Ortada ödenemeyecek kadar büyük bir borç ve içerisinde borçla alınmış çok az ayakkabı bulunan bir mağaza vardı. Ardından gelen icra da kalan son ayakkabıları götürmüştü. 

Peki, problem Haldun ve Meltem’in daha fazla borç alamaması mıydı? Mağazanın işlek bir cadde üzerinde gözde bir konumda olması borçları ödemek için yeterli değil miydi?

Meltem bir sabah uyandığında değil ama canı çok yandığında hatanın kendisinde olduğunu fark etti. Kimseye bu kadar güvenmemeliydi. 

Peki, problem güven problemi miydi?

İnsan problemin olduğu yerde değil, canının yandığı yerde değişmek ister. O yüzden problem çok büyümüştü.

Problem kimdeydi?

Bir stratejisi olmadan işlerini büyütmeye çalışan patronlarında mı?

Kendisine ait olmayan bir borcun altına imza atan Haldun’da mı?

İşyerine ve patronuna çok fazla bedel ödeyip patronunun hatalarına bile hayır diyemeyecek kadar güvenen Meltem’de mi?

  • Problem insanın tüketemeyeceği kadar büyük üretimlere girmesiydi.
  • Problem, borcun altına imza attığında o borcun artık ona ait olacağını düşünmemesiydi.
  • Problem karşı tarafın hatalarını göremeyecek kadar fazla bedel ödemesiydi.

İnsanoğlu bir başarı kazandığında bunu bir deneyime ya da yasaya bağlamazsa başarıyı kendisinden bilir. Kendi zekâsıyla bu işi başardığını düşünür. Ama insan aynı zekâyla başarısız olduğunda bunu kabullenmek istemez.

Başarısızlıkta insan problemi hep dışarıda arar.

  • Kimi iş yerinin yerine bahane bulur…
  • Kimi sattıkları ürünlere…
  • Kimi piyasa koşullarına…
  • Kimi enflasyona bahane bulur…
  • Kimi yeterince imkân sağlanmadığına…
  • Kimi patronunun ya da çalışanın onu dolandırdığına…

Peki, problem nasıl çözüldü? 

Meltem ve Haldun problemin kendileri ile ilgili bölümünü kabul ettiklerinde… Yetkisi ve sorumluluğu bizde olan problem gerçek problemdir. Yetkisi ve sorumluluğu bizde olmayan problem ise sahte problemdir. Meltem ve Haldun borçlandıkları kişileri ziyaret edip “Altına imza attığımız tüm borçlar bize aittir.” dediler. Ve borçlarını şimdi değil belki ama zamanla ödeyeceklerine dair insanlara güvence verdiler.

Bunun için de yola küçük başlayarak çıktılar. İmkânları az olduğu için mağazaya müşterilerin beğenisini kazanacak az ayakkabı koydular. Satın alırken de peşin satın almaya gayret ettiler. Çünkü peşin alınmayan hiçbir şey o kişinin değildir. Ve satışta başarılı olmanın ilk yasası kendine ait olan bir şeyi satmaktır.

Şu zamana kadar vadeli borç vermeyen toptancılar artık vadeli borç vermek için ısrar ediyorlardı. Ancak Haldun ve Meltem geçmişteki deneyimlerine dayanarak bu teklifleri reddettiler. Az kâr ile daha çok sürümden kazanmaya çalıştılar. Daha erken mağazayı açıp, daha gayretle çalışmaya başladılar. Mağazada zamanla işler yoluna girdi. Kepçeyle kaybedilen borçlar çay kaşığı ile ödenmeye başlandı. Belli ki borçların tamamını ödemek uzun sürecekti.

“İşin değil kişinin bereketi olur.” Bu bereketi sağlayan ise insanın seçimleridir. Sadece işindeki değil, hayatındaki seçimler de insanın bereketini belirler. İşlek bir caddede büyük bir mağazaya ve imkânlara sahip olmak kişinin bereketi için yeterli değildir.

İş kurarken ve büyütürken doğru hamleler nelerdir? Bir şirketi iflasa götüren hamleler nelerdir? Aslında tanık olduğumuz öykülerde bizim için ipuçları vardır.

İnsan hata yapabilir. Hatada ısrar etmesi onu geri dönülemez bir yola sokar. Yaptığı hatanın pişmanlığını yaşaması ve bedelini ödemesi ona çıkış kapısını gösterir.

Peki, bizim hatalarımız nerede? Hatalarımıza neden olan ne? Problem nerede? Çözüm nerede? Bu soruların cevapları hayatta saklıdır. Bu cevapları daha görünür kılmak için Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerleri vardır.

 



Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Gerçek problemlerimiz ve gerçek çözümlerimizi farkedebilmek umuduyla, elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Gerçek problemlerimizi bir türlü fark edemiyoruz, sahte problemlerle uğraşıp duruyoruz. Deneyimsel Tasarim Öğretisi gercek problemlerimle yuzlesmemi sagladi.

    YanıtlaSil
  4. Problemin nerde olduğunu anlamak, işin çözümünün de nerede olduğunu anlamayı kolaylaştırıyor …

    YanıtlaSil
  5. Çözümün zıttında gizli olması beni çok etkiledi,o an ki duygu yoğunluğu ile bunu çoğumuz fark etmekte zorlanıyoruz gibi ama her zaman gerçek galip geliyor..

    YanıtlaSil
  6. Çözülmeyen problem yoktur sahte problem vardır..

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel yazmışsınız! Tüketemeyeciğimiz miktarda üretmek !
    Hayatımızda hırsımıza yenilmemek dileğiyle:)

    YanıtlaSil
  8. Cözüm ünü ertelediğimiz her problem büyür cözüm daha zor hale geliyor

    YanıtlaSil
  9. hata tekrarından uzak durmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  10. İnsana her konuda olduğu gibi ticarette de gerçekliği anlatan DTÖ gerçekten kıymetli bir müfredat...

    YanıtlaSil
  11. Kepçe ile kaybettiğini, çay kaşığı ile ödemek..👍🏼

    YanıtlaSil
  12. elinize sağlık güzel anlamlı

    YanıtlaSil
  13. İŞİ EHLİNE VERMEZSEN KIYAMETİ BEKLE

    YanıtlaSil