ARAYIŞ

Ahmet memur bir ailenin çocuğu olarak doğmuştu. Düzenli ve monoton bir hayatı vardı. Bir şeyler üretmeyi seviyordu. İlkokulda başarılı bir öğrenciydi. Bazı hafta sonları, köyde yaşayan en sevdiği arkadaşının yanına gidiyordu. Beraber tavukların yumurtalarını topluyorlardı. Küçük odunlardan gövde ve tekerlekler yapıyorlardı. Birinin üzerine bineceği diğerinin de onu çekeceği ahşap araba yapmaya çalışıyorlardı. Yıllar geçti ama bu üretim merakı hiç kaybolmamıştı. Üniversitede derse girmek yerine kendi arkadaş grubuyla yarışmaya katılmayı tercih ediyordu. Proje için topluluk odasına gidip orada çalışıyorlardı. Ahmet bir şeyler üretme konusunda becerikli bir gençti. İlişkilerinde o kadar becerikli değildi…

Hiç kız arkadaşı olmamıştı. Bu konuda hiç deneyimi yoktu. Etrafından duyduğu, gördüğü şeyler, zihninde inandığı şeyler vardı. Şimdi birinden hoşlanıyordu ama tam olarak ne yapması gerektiği ile ilgili bir fikri yoktu. İnternette bir video ile karşılaşmıştı: “Hayal edin, evren size onu göndersin’’. yazıyordu. Sonra bir şairin şiirinden bir parça dikkatini çekti: “Unutma, sevdiğin kadar sevilirsin” diyordu. O zaman “Demek ki yeterince sevmiyorum’’ dedi. “O zaman daha fazla seveyim, hayal kurayım, onun karşısına daha fazla çıkayım, ona daha fazla mesajlar, şarkılar göndereyim, böylelikle sevdikçe sevilirim’’. Diye düşündü. Hoşlandığı kız için bunları uyguladı. Ama her hamlesi kızın daha da uzaklaşmasına sebep oluyordu ve buna anlam veremiyordu. Ama Ahmet önerildiği hayal ediyordu, çok seviyordu, sevdiği kadar da sevilmesi gerekiyordu… Başka ünlü bir kitapta “Asla vazgeçme” deniyordu. Ahmet de “Tamam asla vazgeçmeyeceğim, sonuna kadar peşinden koşacağım’’ diye karar verdi.

Ama Ahmet vazgeçmemek ile vazgeçememek arasındaki farkı fark edemiyordu… Bir şeyler yanlış gidiyordu ama bir türlü sebebini anlayamıyordu. İlişkileri hep bu şekilde başlamadan bitiyordu. İlk başta güzel sohbet ediyorlardı. Sonra ne zaman hamleler yapsa her seferinde işler bozuluyordu. Halbuki o kendisine göre doğru olanı yapıyordu. Ahmet nerede hata yapıyordu? Bir türlü anlamlandıramıyordu. Ortaokulda erkekler kızlar için, kızlar da erkekler için en çalışkan, en güzel/yakışıklı, en güçlü, en temiz, en becerikli kişileri seçmek için oy kullanmıştı. Ahmet sınıfın en kibar erkeği seçilmişti. Kızlar Ahmet’i çok iyi, kibar bir arkadaş olarak görüyordu ama erkek arkadaş olarak görmüyorlardı. O zamandan bu zamana “Neden hep aynı sonuçlarla karşılaşıyorum? Bu benim değiştiremeyeceğim kaderim mi?’’ diye kendisine soruyordu.

Mezun olduktan sonra bir işe başladı. Yaptığı işi merak ederek ve severek yaptığı için işinde başarılıydı. Ama onun asıl istediği kendi işini kurmaktı. Ama memur bir aileden geldiği için esnaflık ya da ticaretle ilgili hiçbir deneyimi yoktu. Çocukluğundan beri tek yaptığı okula ve dershaneye gitmek, yazın da yazlığa gitmekti.

Müşteri ile nasıl ilişki kurulur, ticaret nasıl yapılır, ekonomi nasıl yönetilir, satış nasıl yapılır, bir ticarete nasıl başlanır ve nasıl devam edilir, bunlarla ilgili hiçbir bilgisi yoktu. Bunun için kitaplar okuyor, videolar izliyordu. Çoğu teorik bilgi olarak kalıyordu ve işine yaramıyordu. Bu işin gerçeği neydi? Bunu anlamak için özel bir üniversitenin yüksek lisans programına kaydoldu. Ama orada da aradığını bulamamıştı. Çoğu ders yine teorik kalıyordu. İşine yarar, uygulanabilir bir taraf bulamıyordu. Orada da umduğunu bulamamıştı. Denedi ve yanıldı.

Ahmet’in asıl bulamadığı şey neydi?

Ahmet hayatında seçimler yaparken çevresindeki insanların çoğu ne yapıyorsa o da onu yapmaya çalışıyordu. Ünlü bir dergide bir şey yazıyorsa onu doğru kabul ediyordu. Ünlü bir şair bir şey söylediğinde ona doğru diyebiliyordu. Bir profesör ya da sanatçı bir konuda konuştuğunda o doğruydu. Çünkü sonuçta o bir profesördü ya da bir sanatçıydı. Yanılacak bir konumda değildi. Çok satan bir kitabı okuduğunda, içindeki bilgileri irdelemeden kabul ediyordu. Hiç düşünmüyordu… Bu anlatılan gerçekten tutarlı mı diye bakmıyordu. Hayatı irdelemiyordu…

Halbuki Ahmet küçükken dedesi torunlarını toplayıp onlarla sohbet ederken onlara bu konuda öğüt vermişti. “Bakın çocuklar. Top oynarken dikkat edin. Çünkü onun aklı yok. Siz topa vurursunuz, ama o nereye gideceğini bilmez. Siz nereye vurursanız o oraya gider. Kaleye de gidebilir, camı da kırabilir. O yüzden dikkat edin. Siz de düşünmeden aklınızla hareket etmezseniz o top gibi nereye gideceğinizi ya da birilerinin sizi nereye götüreceğini öngöremezsiniz. Zarar da verebilirsiniz, zarar da görebilirsiniz. O yüzden okuyun, irdeleyin, aklınızla hareket edin. Ve topa rastgele vurup camları kırmayın.” demişti.

Ahmet bir arayış içerisindeydi. İlişkim olursa mutlu olurum diyordu ama bir türlü ilişkisi olmuyordu. Kendi işimi kurarsam bu benim için iyi bir başarı olur diyordu, ama nereden başlayacağını bilmiyordu. Şimdiye kadar yaptıkları elle tutulur bir sonuç vermemişti.

Peki, ilişkinin ya da ticaretin gerçek neydi?

Ahmet ticaret konusunda deneyimli birisiyle tanışmaya karar verdi. Bu konuda dayısından yardım aldı. Dayısı onu uzun yıllardır ticaret yapan bir arkadaşı ile tanıştırdı. Ticaret nasıl yapılır çok iyi biliyordu ve insanları da çok iyi tanıyordu… Onunla tanıştıktan sonra ona çok yardımcı oldu. O kişinin hayatından birçok konuda deneyim transferi yaptı. Bu öğrendiği şeylerin diğerlerinden farkı, gerçek, işe yarayan, tutarlı ve çok kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir bilgiler olmasıydı. Uyguluyordu ve gerçekten işe yarıyordu. “Neden hep benzer şeylerle karşılaşıyorum’’ diyen ve kafasında birçok cevaplandıramadığı sorusu olan Ahmet, cevaplarını tek tek alıyordu. İşin iç yüzünü anladıktan sonra yaptığı hataların farkına varabildi. Yıllardır hiç farkında bile olmadığı şeyi bulmuştu. Gerçeği…

Ahmet’in onca yıl anlamadığı şey şuydu; “İnsanların çoğunun ne yaptığına, en ünlü insanların ne dediğine, en ünlü dergilerde ne yazdığına göre değil, gerçeğe göre hareket edilmelidir. Sadece gerçeklik insanı isteğine ulaştırır’’

Meğerse mutluluk ve başarı insanların başına rastgele gelmiyormuş. Onu anlamak ve mutlaka ona göre hareket etmek gerekiyormuş. Sırf ben bir şeyin doğru olduğuna inanıyorum ya da pozitif düşünüyorum diye o şey gerçek olmuyormuş. “Ben yanılıyormuşum.“ Şimdiye kadar deneye yanıla yıllarını boşa geçiren Ahmet, artık deneyim sahibi olmaya başlamıştı. Olayların arka planında neler olduğunu anlayabiliyordu. Ticaretin gerçeğini, ticareti gerçek yapandan öğrendi. Nasıl başlanır, nasıl devam eder, nasıl ilişki kurulur, hangi süreçte nelerle karşılaşılır, hepsini anlayabiliyordu. Kafasındaki sis perdesini sahip olduğu netlik ve gerçeklik ile dağıtabilmişti. Her şeyin bir yöntemi, bir sebebi varmış. Ben onu bilmediğim için deneye yanıla bocalıyormuşum…

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ insanların deneyimlerinden faydalarını. İnsanlara ilişkilerin ve ticaretin gerçeklerini anlatan tutarlı, faydalı, uygulanabilir, anlaşılabilir bir öğretidir. Hayatlarında başlarına gelen olayların sebeplerini merak edenler, süreçlerinde ilerlemek isteyenler ve dünlerine göre daha mutlu ve başarılı olmak isteyenler seminerlerimize katılabilirler. Detay bilgi almak için tıklayınız


Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Hayatımızda deneyim transferinin ve tecrübe aktarımının be kadar kıymetli olduğuna çok güzel deyimmişsiniz hocam. Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  2. Hayatta bazen yanlış insanları modelleriz. Yanlış modellememizin sonucu da bizi gitmek istemediğimiz bir yola sokar.
    Kıymetli olan örnek alacağımız insanı doğru seçebilmek.
    Elinize sağlık hocam. Güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Gerçek geldiği yeri aydınlatıyor :)

    YanıtlaSil
  4. Gerçeği anlamak demek geçmişteki keşkelerden, yanılgılardan uzaklaşmak demek … Faydalı yazı teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. Aslında hayat bizden ne istiyor? Bize verilen zaman ve imkanların bir sınırı var. Demek ki hayat bizden daha verimli hareket etmemizi istiyor. Burada deneme yanılma insanın kaynaklarını ve zamanını boşa harcamasına sebep olurken, deneyim transferi insanı verimli kılıyor. Bizim başarısız, mutsuz olduğumuz olayda mutlu olanlar, başarılı olanlar var. Demek ki öğrenmek için o olumsuz olayla karşılaşmama gerek yoktu. Başarılı olanlardan deneyim transfer etmem gerekiyordu...

    YanıtlaSil
  6. Top metaforu ne güzelmiş hakkaten, ellerinize sağlık. Topun yönü, zemin, hava şartları, oyuncular kontrolünde olan olmayan çok şey hatırlattınız, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. Hayatın bize veriyor olduğu gerçek iz ve işaretlere ulaşabilmek için deneyim transferinin önemini bize vurgulayan yazı için çok teşekkürler. :)

    YanıtlaSil